Bitkiler Ne Kadar Akıllı?

Bitkiler ne kadar akıllı? / “Bitki körüyüz. Bizler için bitkiler ikinci sınıf yaratıklar. Örneğin, Nuh Peygamber yeryüzündeki yaşamın devamını sağlamak için gemisine hayvan türlerinden birer çift alır da, bitkilerin adı geçmez. Yani olsalar da olur, olmasalar da. Bu tavır edebiyat dahil kültürümüzün her yanında sallanıp duruyor.” Böyle diyor Stefano Mancuso. Beş yıl önce yayımladığı kitap kısa zamanda 20 dile çevrildi.

Bitkiler hayvanlardan daha akıllı, ama biz fark etmiyoruz

“Bitki körüyüz.  Bizler için bitkiler ikinci sınıf yaratıklar.  Örneğin, Nuh Peygamber yeryüzündeki yaşamın devamını sağlamak için gemisine hayvan türlerinden birer çift alır da, bitkilerin adı geçmez.  Yani olsalar da olur, olmasalar da.  Bu tavır edebiyat dahil kültürümüzün her yanında sallanıp duruyor.”  Böyle diyor Stefano Mancuso.  Beş yıl önce yayımladığı kitap kısa zamanda 20 dile çevrildi.

Mancuso Floransa Üniversitesinin (İtalya) profesörlerinden biri.  Orada Uluslararası Bitki Nörolojisi Laboratuvarını kurmuş.  Çalışmalarının ilginç sonuçlarını gazeteci Alessandra Viola ile kitaba dönüştürmüş.  İtalyanca adı Verde Brillante.  İngilizce kitap Brilliant Green adını taşıyor.  Fransızcada ise L’Intelligence des Plantes diye yayımlanmak üzere.

Mancuso “Yeryüzündeki biokütlenin yalnızca %1’inin hayvanlar olduğunu kolayca unutuyoruz.  Bitki dünyası ise aslında her bir yanımızı sarıp sarmalıyor.” diyor.  “Çok eski zamanlarda, Kopernik ile Galile’den önce, bizler kendimizi evrenin merkezi, bütün varlıklarının gerçek sahibi sanıyorduk.  Evren bizlerin etrafında dönüyordu.  Daha sonra nerede olduğumuzu adım adım öğrenmeye başladık.  Dünya diye büyülttüğümüz olgunun uçsuz bucaksız evren içindeki ufacık boyutunu kavrama yolunda adımlar atıp duruyoruz.”  Başka bir deyişle, Mancuso bizleri daha alçakgönüllü olmaya davet ediyor.  Muazzam bir bütünlüğün içinde minnacık bir nokta olduğumuzu kabullenmeye.

Dediğine göre bitkilerin de belleği var.  Bizimkinden çok farklı olan bir bellek.  Küstümotu da denilen mimozayı ele alın.  Buna dokunduğunuz zaman yaprakları hemen kapanır; biraz sonra tekrar açılmak üzere.  Kendini koruma amacıyla.  Bitki biyoloğu Jean-Baptiste Lamarck 18’inci yüzyılda küstümotu dolu bir arabayı Paris’in taşlı çukurlu sokaklarında dolaştırmış.  Arabanın her sarsıntısında küstümotları kapanıvermiş.  Ama belli bir süre sonra gerçek bir tehlike olmadığını anlayıp kapanmaktan vazgeçmişler.

Mancuso bu deneyimi tekrarlamış.  500 adet küstümotu saksısını 3 santim yükseklikten tekrar tekrar düşürmüş.  Çiçekler deneyimin başlarında beklendiği gibi kapanmışlar.  Ama belli bir süre sonra bundan vazgeçmişler.  Yoruldular, bıktılar, enerjileri kalmadı da ondan, diyeceksiniz.  Hayır!  Bu kez Mancuso eliyle dokunmuş onlara.  Kapanma tepkisi beklemeden hemen gelmiş.  Yani çiçek düşüşün yarattığı sarsıntının zararlı olmadığını, dokunmadan farklı olduğunu öğrenmiş.  Bu saksıları iki ay boyunca bir serada saklamışlar.  Sonra deneyimi tekrarlamışlar.  Görmüşler ki, küstümotu eski olayı anımsıyor ve düşme ile dokunmanın farklı şeyler olduğunun bilincinde.

Bitkiler kendi aralarında iletişim de kuruyorlar.  Başka bir deneyimde bir bitkiden iki öbek oluşturmuşlar.  Birincinin toprağına biraz tuz eklemişler.  Ötekine dokunmamışlar.  Tuz bitkilerin sevmediği bir madde; toprakları tuzlanınca bu gelişmeyle hemen mücadeleye girişiyorlar.  İki hafta sonra ikinci grubu izlemişler ve bunun kendi başına tuza karşı önlem almış olduğunu fark etmişler.  Yani çevrede tuzlanma tehlikesinin başladığını öğrenmişler ve önlem alma yoluna gitmişler.

Bilinen başka bir husus daha var.  Birtakım böcekler bitkilere saldırıp onları kemirmeye başladıkları zaman bitki uçucu bir kimyasal üretip havaya salıyor.  Bunun amacı karıncalara mesaj göndermek; “Gel beni kurtar!” gibisinden.  Bu kimyasalın karıncanın hoşuna giden şekerli bir yapısı olduğu için karınca koşup geliyor.  Dahası da var; bu maddede nöronları etkileyip adeta alışkanlık yaratan bir içerik de bulunuyor.  Yani bitki bir bakıma karıncayı kendine bağlıyor ve istediği zaman istediği kadar yanında bulunduruyor.

Bu bir zekâ göstergesi mi?  Mancuso “Bence öyle!” diyor.  “Bilim insanlarının arasında zekânın ne olduğu hakkında sürüp giden bir tartışma var.  Bence önemli olan bir varlığın kendi sorununu çözebilme yeteneği.  Bizler ve hayvanlar sorun çözmede çoğu kez hareketten yararlanıyoruz.  Kaçıp gidiyoruz, örneğin; ya da saldırıya geçiyoruz.  Bitkinin bu olanağı yok.  Bu bakımdan onları hayvanlardan daha akıllı buluyorum.  Hayvanlarda nöronlar beyinde toplanmış durumda.  Bitkilerde ise bütün yapıya dağılmış, her hücreye yayılmış haldeler.  Bu onlara daha akıllı olma şansını tanıyor.”

Günümüzde artık biliniyor ki, bitkiler polenleşme, tozlaşma zamanında bu işi yapacak yaratıkları seçiyorlar.  Reklamcılık gibi yöntemler kullanarak istediklerini kendilerine çekiyorlar.  Beğenmedikleri gelirse onlara fırsat vermiyorlar.

Öte yandan bizlerin 5 duyusu var.  Bitkilerde bu daha fazla; 20’ye kadar yükselebiliyor.  Örneğin rutubeti ölçüyor, yer çekimini hissediyor, elektromanyetik alanları izliyor.

Bitkilere daha başka bir gözle bakma zamanı galiba geldi artık.

Bu konudaki daha fazla açıklamayı Stefano Mancuso’nun çok ilginç bir konuşmasında bulabilirsiniz.  Tamamı 13 dakika ve Türkçe altyazılı.

Atila Alpöge, Ekogazete, 17.4.2018 / Yararlanılan kaynaklar: Pierre Barthélémy, Le Monde, 15.4.2018 – Jeremy Hance, The Guardian, 4.8.2015

Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com