Çernobil Faciası
Ukrayna'nın kuzeyinde Kiev yakınlarında Çernobil Nükleer Santrali 26 Nisan 1986'da patladı. Bakıma alınan santralin dördüncü reaktöründe meydana gelen patlamada, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarını tam 200 kat aşan bir etkiyi yarattı. İlk anda patlamanın etkisiyle santralde görevli 31 kişi öldü ancak daha sonra Türkiye'nin de dahil olduğu yakın coğrafya on yıllar boyu sürecek ölümcül bir felaketin pençesine düştü.
Çernobil Nükleer Santrali Faciası:
ABD'nin Florida eyaletinde yaşayan bir Türkün, kan bağışında bulunmak istemesiyle 1986'da yaşanan Çernobil faciası yeniden gündemde. Dünyada yaşanan en büyük nükleer kaza olan Çernobil belki de Türkiye'nin hafızasından çıktı ancak ABD'de Federal Sağlık Kanunları hala, 1980-1996 arasında Türkiye'de 5 ay geçirenlerden kan alınmasına izin vermiyor. Uzmanlara göre, yaşandığı dönemde bile Türkiye'de yetkililerin ciddiye almadığı Çernobil'in etkileri inanmayacaksınız ama bugün de hala sürüyor. Peki Çernobil neydi, sonrasında neler yaşandı? İddialardan biri Türkiye'yi kanser vakalarındaki artışla bu kaza tanıştırdı. Yaşananları yıllar sonra hatırlayalım....
Çernobil faciası neydi, Türkiye'yi nasıl etkilemişti?
Ukrayna'nın kuzeyinde Kiev yakınlarında Çernobil Nükleer Santrali 26 Nisan 1986'da patladı. Bakıma alınan santralin dördüncü reaktöründe meydana gelen patlamada, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarını tam 200 kat aşan bir etkiyi yarattı. İlk anda patlamanın etkisiyle santralde görevli 31 kişi öldü ancak daha sonra Türkiye'nin de dahil olduğu yakın coğrafya on yıllar boyu sürecek ölümcül bir felaketin pençesine düştü.
Santraldeki patlamaya müdahale eden ekiplerin önemli bir kısmı, birkaç dakika içinde maruz kaldıkları radyasyon nedeniyle hayatını kaybetti. Santralin temizlenmesi çalışmalarına katılanların da önemli bir kısmı öldü. Çalışmalara katılması için gönderilen ordu birliklerindeki askerler, reaktör enkazında 3 dakikalık sürelerle çalıştılar ve temizlik 15 gün sonra tamamlandı. Ancak askerler maruz kaldıkları radyasyon nedeniyle sonraki aylarda hayatını kaybetti.
O dönemde Sovyetler Birliği'nin parçası olan Ukrayna'daki bu felaket ilk günlerinde gizlenmeye çalışıldı. Ancak bu boyutta bir nükleer felaketi gizlemek mümkün değildi. Kazada oluşan nükleer bulutlar 2 gün sonra İskandinavya'ya ulaşmıştı. Avrupa'daki radyasyon düzeyinin ciddi boyutta artmasıyla gözlerin çevrildiği SSCB, felaketi dünyaya duyurdu ve yardım istedi. Çernobil faciası, dünyanın gündemine oturdu.
Radyasyondan en çok etkilenen santralin çevresindeki 30 kilometre çapındaki alan boşaltılarak bu bölgede yaşayan 135 bin kişi tahliye edildi. Reaktör binası 410 bin metreküp çimento ve 7 bin ton çelikle gömüldü. Besin maddeleri başka bölgelerden getirildi ve radyasyon bulaşan gıdaların tüketimi yasaklandı. Tanı merkezleri kuruldu. 5 milyon 300 bin kişiye, radyoaktif iyodun tiroid bezi tarafından alımını engellemek için potasyum iyodür tabletleri dağıtıldı. Ukrayna'da 18 bin kilometrekarelik tarım toprakları radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Ülkedeki ormanların yüzde 40'ı kirlendi.
Kazadan 25 yıl sonra 2011'de yapılan bir araştırmada bile incelenen sütlerin yüzde 93'ünde kabul edilebilir düzeyin çok üzerinde uzun ömürlü izotop sezyum-137 belirlendi. Ukrayna, Rusya ve Belarus'ta 2004'e kadar 18 yaş altı 4 bin çocukta tiroit kanseri vakası görüldü. Resmi raporlara göre 9 bin, bağımsız bilim insanlarına göre ise 30 bin ile 60 bin arasında insan Çernobil'in neden olduğu ölümcül kanser türlerine yakalandı.
Bilim insanları, yaklaşık 190 ton uranyum ve 1 ton plütonyumun hâlâ santralin altında bulunduğuna işaret ediyor ve bölgenin radyasyondan tamamen temizlenmesi için öngördükleri süreye ise, insanlığın ömrünün yetip yetmeyeceği bir soru işareti. Çernobil'in yakınındaki Pripyat şehrinde günümüzde ölçülen radyasyon düzeyi bile normalin 20-40 kat üzerinde. Ve tüm radyoaktif kalıntıların temizlenmesi için 48 bin yıla ihtiyaç var.
Türkiye görmezden geldi
Çernobil'in etkisine maruz kalan ülkelerden biri de Türkiye'ydi. Ancak o dönemde Türkiye'de yetkililer bu felaketi o kadar hafife aldı ki, dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, Karadeniz'de yetişen çayların radyasyondan etkilenmediğini ispat etmek için kameraların karşısında çay içti. Bedeli sonraki yıllarda çok ağır olacak bu felakete ilişkin dönemin bakanı, "Karadeniz'e bir damla mürekkep düştü diye Karadeniz kirlenir mi?' Radyoaktif çay daha lezzetlidir. Rusya'dan iyi bir şey gelmez. Ya komünizm, ya radyasyon" diye dalga geçiyordu. Oysa binlerce kilometre uzaklıktaki İngiltere bile radyasyonun yıkıcı etkilerinden korunmak için önlemler almaya çalışıyordu.
Üstelik facidan birkaç gün sonra SSCB Büyükelçisi Türk yetkilileri uyararak, Karadeniz'de ölçüm yapmalarını söylemişti. O sırada dönemin Türkiye Atom Enerjisi Başkanı (TAEK) "Türkiye'ye ulaşsa bile etkilemez" açıklaması yapıyordu. Fakat radyoaktif bulutlar kazadan birkaç gün sonra 3 Mayıs'ta Trakya'ya ve ardından Doğu Karadeniz'e ulaşmış, radyasyon oranı 7 kat artmıştı. 4 Mayıs'ta Kapıkule-Edirne yolunda İstanbul'da havadaki radyasyonun tam bin katı fazla bir değer ölçüldü ve bunun nedeni Çernobil'di. Böylece Türkiye için Çernobil felaketi başlamış oldu.
'Batı tezgahı' dediler
Avrupa ülkeleri radyasyonlu olduğu gerekçesiyle Türkiye'den fındık alımını durdurdu. Hollanda Sağlık Bakanlığı, Türk çayında yüksek oranda radyasyon olduğunu açıkladı. Federal Almanya, Türkiye'den alınan 13 ton çayı iade etti. Türk yetkililerin olan biten karşısındaki tavrı ise, bu açıklamaları, "Batı tezgahı" diye nitelemek oldu. Dönemin Çaykur Genel Müdürü bu açıklamayı yapmakla yetinmemiş, "çay kaynatıldığında radyasyonun 5-6 kat düştüğünü" bile iddia etmişti. Zaten Bakan Aral da çay içme şovunu bu açıklamalardan birkaç gün sonra yapmıştı. Türkiye'de sonraki yıllarda da ciddiye alınmayan felaketin etkileriyle ilgili TBMM, 1993'te soruşturma komisyonu kurulması önerisini reddetti.
Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com