Tomris Uyar

Tomris Uyar / Güzel İnsanlar / Bilgi Peşinde / www.bilgipesinde.com / Tomris Uyar, 15 Mart 1941 tarihinde İstanbul’da doğuyor. Babası hukukçu ve yazar Ali Fuat Gedik. Annesi Celile Hanım da bir hukukçu. Büyükbabası CHP Trabzon milletvekillerinden Süleyman Sırrı Gedik. 1961’de Robert Koleji’nden, 1963’te ise İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun oluyor.

Tomris Uyar'ın Yaşamı öyküsü:

Doğum tarihi: 15 Mart 1941, İstanbul
Ölüm tarihi ve yeri: 4 Temmuz 2003, İstanbul

Tomris Uyar, 15 Mart 1941 tarihinde İstanbul’da doğuyor. Babası hukukçu ve yazar Ali Fuat Gedik. Annesi Celile Hanım da bir hukukçu. Büyükbabası CHP Trabzon milletvekillerinden Süleyman Sırrı Gedik. 1961’de Robert Koleji’nden, 1963’te ise İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun oluyor. 1962 yılında ilk çevirisi (Tagore’den“Şekerden Bebek”) Varlık dergisinde yayımlanıyor. 1965’te ilk öyküsü “Kristin” ise Türk Dili’nde çıkıyor. İlk kitabı “İpek ve Bakır” 1971’de yayımlanıyor.

Birinci Aşkı: Ülkü Tamer

İlk evliliğini kolej aşkı Ülkü Tamer ile gerçekleştiriyor. Bu evlilikten “Ekin” adında bir bebek dünyaya geliyor. Maalesef Ekin bebek henüz birkaç aylıkken sütten boğularak hayatını kaybediyor. 

İkinci Aşkı: Cemal Süreya

Daha sonra bir başka II. Yeni şairi Cemal Süreya ile birliktelik yaşıyor. Tanıştıklarında ikisi de evli olan çift, boşandıktan sonra üç yıl boyunca aşklarını yaşıyor. “Beni bıraktı ama rahat edemedi. Ona göre bana sahip olunamazdı. ‘Senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikayen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, benim ağzımdan kimse duymayacak’ dedi ve doğrusu hiç yazmadı.” Tomris Uyar

Verimliydi aşkları, çünkü Cemal Süreya aşk dolu, cinsellik yüklü en güzel şiirlerini onun için yazdı. Yaşadıkları şeyin ne kadar derin olduğunu anlamak için, Süreya’nın şu dizeleri yeterli olur sanırım:

Ayışığında oturduk 
Bileğinden öptüm seni 
Sonra ayakta öptüm 
Dudağından öptüm seni 
Kapı aralığında öptüm 
Soluğunda öptüm seni  
Bahçede çocuklar vardı  
Çocuğundan öptüm seni  
Evime götürdüm yatağımda  
Kasığından öptüm seni 
Başka evlerde karşılaştık  
İliğinden öptüm seni 
En sonunda caddelere çıkardım  
Kaynağından öptüm seni…

Üç yılın sonunda tükendi Cemal Süreya ile Tomris’in aşkı ve güzel bir dostluk kaldı geriye…

“Kendisini tanıdığımda ben evliydim, o da evliydi. Ankara’da tanıştık, Sanatseverler Derneği’nde -hiç unutmuyorum-… O bana herhalde bir arkadaşıyla, yani Ülkü Tamer’le evli ve edebiyata düşkün genç bir kız olarak ilgi gösterdi ama çok sıradan bir ilgi gösterdi. Ben de onun, sandığımdan çok daha -nasıl söylesem- daha derin demeyeyim de, daha keşfedilmeye değer bir insan olduğunu düşündüm.” Tomris Uyar

Cemal Süreya ile olan ilişkisi hem enteresan, hem dillere destandı. Yakınları ikisi de bu dünyadan ayrıldıktan sonra anlattılar şu hikâyeyi:
“Her akşam işten çıkıp şıp diye eve damlıyordu Cemal Süreya. Bir gün Tomris Uyar, ‘Biraz gez dolaş, arkadaşlarınla falan buluş’ dedi. Ertesi gün geç geldi Cemal Süreya, daha ertesi gün de, hep geç geldi. Bu akşamlardan birinde, örtü silkelemek için pencereyi açan Tomris, apartmanın girişinde oturan Cemal’i gördü ve gerçek ortaya çıktı. Her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup ‘gecikiyordu’ Cemal Süreya… Tomris Uyar tarafından durumun adı derhal kondu: Şahsiyet Rötarı…”

Üçüncü Aşkı: Turgut Uyar

Hayatında en uzun süren aşkı Turgut Uyar ile 1969’da ikinci evliliğini yapıyor. Kısa bir süre sonra oğulları “Turgut” dünyaya geliyor.

“Turgut uyar, 1966 yılında karısından boşanıp İstanbul’a geldiğinde ben -yine benzer nedenlerden ötürü- kayalara toslamış bir ilişkinin dibine varmıştım. Daha önce Turgut kadar aşık olduğum iki sevgiliyle (aşık olmak kişisel bir yetenekse, kullandığınızda daha azı – çoğu gibi ayrımlar yapamıyorsunuz) birlikteliklerimden ders almam gerekirdi. Genç kızlığımda verdiğim asla evlenmeme kararımı, kanun hükmünde kararnamelerle ansızın bozmuştum da bu konuda ehliyetim olmadığı besbelliydi. Üstelik edebiyatçı ya da sanatçı çiftlerin fırtınasız, mutlu bir yaşam sürdürdüklerine, uslu uslu geçinip gittiklerine ilişkin tek örnek yoktu dünyada.

Turgut Uyar’la geçirdiğimiz bazı hırgürlü geceleri şimdi olsa kaldıramayacağımı biliyorum ama bütün güçlüklerine karşın fırtınalı bir aşkı, yavan, düz-ayak bir ilişkiye hala yeğlediğimin de bilincindeyim.” Tomris Uyar

“Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.” Turgut Uyar

Tomris Uyar, kocası ve çocuğunun babası Turgut Uyar dışında, aşkları üzerine pek az şey söyledi; neredeyse bu konularda hemen hiç yazmadı. Söyledikleri de, bir şaire eski bir sevgili gibi yaklaşmaktan öte, dışarıdan bakan bir eleştirmen edasındaydı. Cemal Süreya ile olan ilişkisi sorulduğunda, şöyle demişti bir keresinde: “Beni bıraktı ama rahat edemedi. Ona göre bana sahip olunamazdı. ‘Senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikâyen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim; benim ağzımdan kimse duymayacak’ dedi ve doğrusu hiç yazmadı.”

Tomris Uyar’ın Turgut Uyar ile evlenmesine yol açacak kadar yakınlaşmasının nedeni de şiir kuşkusuz: “1966 yılında ben zaten Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereydim. O da eşinden ayrılmıştı. İstanbul’a gelmişti çocuklarıyla. Burada tanıştık. Asıl tanışmamız herhalde o, çünkü o zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatını bulduk ve mektuplaşmaya başladık. Bu mektuplar önce sadece şiir üzerine mektuplardı.
Hâlâ duruyor bende. Genellikle onun şiir üzerine düşünceleri, benim onun şiirleri üzerine düşüncelerim... Ve anladığım kadarıyla çok sıkışık bir dönem geçiriyordu. Yani evlilik hayatında bir süredir yaşadığı tedirginlik ve uyumsuzluk şiirini de etkilemişti, yedi yıldır şiir yazmıyordu. Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu.”

Yaşamında en uzun soluklu sevdası Turgut Uyar olur.
Turgut Uyar için, “Bir ara ben onun dünyaya açılan penceresi olmaktan da öte bir şeydim, bir parçası gibiydim. Ve kendimi bir parçası gibi hissettiğim için de sıkılıyordum tabii…’ demiştir.
Uyar’ın onun için yazdıkları ilginçtir. En meşhuru da, o zamanlar daktiloyla çoğaltılan, dönemin şiir matinelerinde elden ele dolaşan bir şiirdir.

“Senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmaz 
kış gecesi amcamızdır, bahar yakından kardeşimiz 
alır başımı Erzincan’a giderim seni düşünmek için 
dörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyor 
kıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak için 
bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur 
ne var ki ıslanır gider coşkunluğum durmadan  
durmadan 
dağ biraz daha benden, deniz her zaman senden 
hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadan  
kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm 
seni övdüğüm zaman 
güzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlarda 
seni övdüğüm zaman…

Uyar’ın ölümünden sonra kurduğu cümlelerde, aralarındaki ilişkinin sırlarını da ele verir aslında Tomris Uyar: “Turgut, beni her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; ben de hiçbir rekabetin söz konusu olmadığı bir alanda, boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım.”

Dördüncü Aşkı: Edip Cansever
   

Ankara ve İstanbul’daki edebiyat çevrelerinin iyi bildiği bir başka gerçek de, büyük şair Edip Cansever’in ona duyduğu gizli hayranlıktır. Ve Turgut Uyar, onu elinden kaçıracakmış gibi sevmekte haklıdır aslında…

Öyle ya, kaç gizli hayranı daha vardır kim bilir? Edip Cansever, her 15 Mart günü (onun doğum gününde) açıkladığı yeni bir şiirle seslenir Tomris Uyar’a…  Şair ona, “Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı.” diye seslenmiştir, o meşhur ‘Yaş Değiştirme Törenine Yetişen Öyle Bir Şiir’de. “Adını yenile bu yıl ama bak Tomris Uyar olsun gene” der ısrarla…

Söz Edip Cansever’de: 

Tomris Uyar’a… 
Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki 
Hani Etiler’den Hisar’a insek bile 
Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın 
Çok yaşında her zamanki çocuksun gene 
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç...
Mart ayında patlıcan, ağustosta karnabahar 
Mutfağın mutfak olalı böyle 
Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı 
Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene 
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma 
Oysa güneş pek batmadı senin evinde 
Söyle 
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç?

Ölümünden kısa bir süre önce, Edip Cansever’in kendisini daha çok etkilediğini söyleyecektir ama eleştirmen tavrından vazgeçmeyerek: “Daha çok anlatan, daha süslü ve imgesi bol. Tekrarı seven bir şair…”

O zamanlar Boğaz’da denizle öpüşen meyhanelerde, Tomris Uyar’la Edip Cansever’i baş başa rakı içerken gören çok oldu. Onları öyle görüp ellerini sıkma şansına erişmiş, edebiyata ve şiire meraklı bir gazeteci, Tomris Uyar’ın bir an evvel sevdiklerinin yanına gitmek için bu kadar çok içtiğini düşündü. 

Cansever’in bir peçeteye yazdığı dize ise dilden dile dolaştı: “Tomris rakıyı çok severdi, bense onu…”

“Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.” Tomris Uyar

“Her sanatçı kendi yankısını gördüğü bir aynaya daha kolay bağlanabilir. O kadar ki, aradaki aşk bitse bile o aynayla yaşanmış duygudaşlık anları, kıyasıya yapılmış edebiyat tartışmaları, ortak bir geçmiş kalır geriye… Yaratıcılığı körükleyen ilişkilerdi bunlar. Tiryakilik gibi bir şeydi. İki taraf da karşısındaki için esin perisiydi…” Tomris Uyar

“Aşık olmadan hiç kimseyle birlikte olmadım” Tomris Uyar

62 yaşında 4 Temmuz 203'te yemek borusu kanseri nedeniyle İstanbul’da yaşama gözlerini yumuyor.

Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com


Diğer Web Sitelerimiz