AKM'deydik
8 Temmuz 1984. Memleketime Chick Corea gelmiş. İlk konseri. İstanbul Caz Festivali’nin de sanırım ilk konseri. İstanbul’da sıkıyönetim devam ediyor. Gece sokağa çıkma yasaklarında bir gevşeme var ki konserler başlamış. Üstelik Chick Corea. 80 öncesinin hayhuyunda, 80 sonrasının karanlığında geç keşfetmişiz. Daha bizim eve CD çalıcı girmemiş. LP’sini bulamamışız. Kasetten dinliyoruz.

AKM’deydik
8 Temmuz 1984. Memleketime Chick Corea gelmiş. İlk konseri. İstanbul Caz Festivali’nin de sanırım ilk konseri.
İstanbul’da sıkıyönetim devam ediyor. Gece sokağa çıkma yasaklarında bir gevşeme var ki konserler başlamış. Üstelik Chick Corea. 80 öncesinin hayhuyunda, 80 sonrasının karanlığında geç keşfetmişiz. Daha bizim eve CD çalıcı girmemiş. LP’sini bulamamışız. Kasetten dinliyoruz. İstanbul konserini duyunca – genç nesillere nasıl anlatılır bilemiyorum o dönemin kuraklığı – tek kelimeyle deliye dönmüşüz.
Bilet yok. İlk gün tükenmiş. O zaman İstanbul Festivali bilet ücretleri böyle değil. Makul seviyelerde. Bulsak alacağız. Ancak bulmasak da gideceğiz. Öyle kararlıyız. Bir de güzel tesadüf var; o gün evlenme yıl dönümümüz. En güzel böyle kutlanır demişiz.
Aynı gece bir başka konser daha var, bir gitar resitali. Gittik ona bilet aldık. Planımız, bununla bilet kontrolü atlatıp ayakta filan seyretmek, başaramazsak gitar resitalinin ikinci yarısında yetişmek. Bir yandan da ürküyoruz. Olur da bilet satan biri olur mu diye erken gitmeye karar verdik. Bu arada 21 gün sonra kızımı doğurdum, yani fena halde hamileyim. Kısa boylu olduğum için minik bir küre şeklinde yuvarlanıyorum.
AKM’nin girişindeki açıklığa vardığımızda ortalık ana baba günü. En azından yarısı biletsiz, bilet bulamamış; ömrü boyunca Chick Corea gibi bir müzisyeni canlı seyretmemiş, üstelik dört yıldır nefes alamamış bir topluluk. Hepimiz oradayız ve nasıl mutluyuz. AKM’nin iki giriş kapısına yığılmış polisler şaşkın. Hiç alışık olmadıkları bir kalabalık.
Bu izdiham ve biletsiz seyirci durumu etkinlik düzenleyenlerin ve polislerin beklemedikleri bir durum olduğundan hemen hepimiz içeri girdik. Salonda oturanlar kadar ayakta dinleyen, yerlere yayılmış biletsiz dinleyici vardı. Ben toparlak halim nedeniyle ikram edilen yere hiç utanmadan oturdum. Chick Korea, Steve Kujala ve Korea’nın o zaman eşi olan Gayle Moran’ı doya doya dinledik. Seyirci mutlu, seyircinin inanılmaz katılımı ve enerjisi ile Corea mutlu, harika bir konser oldu. O konserde ilk kez çalınan “Children’s Song”u da armağan saydım kendime!
Aradan geçen zamanda Corea’yı İstanbul’da defalarca dinledim. Farklı mekanlarda. Spor salonlarında, kongre salonlarında, Aya İrini’de, açık havada ve seyircisi ile özel olan CRR’da. Bir daha AKM’de izleyemedik. Mutlu konserler oldu (Corea ve seyirciler açısından), çok mutsuz konserler de oldu ; Lütfü Kırdar’da bir konserinde solunum yolu enfeksiyonuna yakalanmış seyirci nedeniyle nasıl bunaldığını unutamam; biz de mutsuz ayrıldık. Gary Burton’la olan konserinde salona giren güvercinlerin sesi baskındı. Aya İrini konserlerinde sesini pek bir şey duyamadık, v.b.
AKM’ de çok anım var. Sevgiliyken Cuma konserlerine gittik, Cumartesi konserlerinde çocuk büyüttük. Howard Griffiths’e duacıyız hala. Ama bu sanırım en unutamadığım AKM anım 8 Temmuz 1984’dür.