İstanbul Halleri I
Şişli'de Hanımefendi diye bir sokak var. Beyefendi apartmanının az ilerisinde oturuyorum. Söylediğim şaka değil; gerçekten böyle bir sokak ve böyle bir apartman var. Tüm yaşantım Cihangir, Nişantaşı ve Şişli semtlerinde geçti. Hep iftiharla söylerim, Cihangir'de doğdum büyüdüm. İlkokulum Özel Dost, Şişli'deydi. Sonraki durak İngiliz Lisesi (Şimdiki Nişantaşı Anadolu Lisesi) Nişantaşı'ndaydı. Çok kısa ayrılıklar dışında sürekli bu hat üzerinde yaşadım. İstikrar buna derim...

İstanbul Hâlleri I
Şişli'de Hanımefendi diye bir sokak var. Beyefendi apartmanının az ilerisinde oturuyorum. Söylediğim şaka değil; gerçekten böyle bir sokak ve böyle bir apartman var. Tüm yaşantım Cihangir, Nişantaşı ve Şişli semtlerinde geçti. Hep iftiharla söylerim, Cihangir'de doğdum büyüdüm. İlkokulum Özel Dost, Şişli'deydi. Sonraki durak İngiliz Lisesi (Şimdiki Nişantaşı Anadolu Lisesi) Nişantaşı'ndaydı. Çok kısa ayrılıklar dışında sürekli bu hat üzerinde yaşadım. İstikrar buna derim...
Nişantaşı Cumhuriyeti kurtarılmış semttir ancak Cihangir ve Şişli sokaklarında eski tarz yaşam hâlâ devam eder. Buralarda arabalarıyla dolaşan gezici satıcılara, kış ayları akşamlarında boza ve salep satanlara sıklıkla rastlarsınız. Görmeseniz de mutlaka duyarsınız. Benim evin önünden şaşmaz bir kararlılıkla her gün tam 12.15'de geçen bir adam var. "Fotto" diye bağırır. Uzun süre bu adamın gezici fotoğrafçı falan olduğunu düşünmüştüm ama bir gün pencereden baktığımda camekanlı el arabasının içinden bir şey sattığını gördüm. Bir keresinde dayanamayıp indim aşağıya artık ne satıyorsa alacağım. Poğaça satıyormuş. Ne diye bağırıyorsun sen deyince müstehzi bir gülümsemeyle poğaça diye cevap verdi. Ama öyle çıkmıyor ağzından fotto diyorsun deyince, "yukarıdan öyle duyuluyordur" dedi. Peki o zaman bir kere bağır deyince hafif kızgın " hadi abi mübarek cuma git işine" deyince üstelemedim. Bir gün yine aynı saatlerde bu " Fottocu"ya denk geldim. Yanından geçerken başka bir adamla dalaşmasına kulak kabarttım. Adam da ısrarcı, "oğlum sen poğaça değil fotto diyorsun" dedikçe garibim yok abi poğaça diyorum deyip duruyordu. Size ne kadar rahatladığımı anlatamam, demek ki yalnız değilmişim...
Birkaç gündür evdeyim. Çalışma odam sokağa bakıyor. Her geçen çığırtkanın ne diye bağırdığına kulak kesilip durdum. Hatta bunları kategorileştirmeye bile çalıştım. Mesela "Cİ" deyiciler var. Sadece uzata uzata "Cİİ" diyorlar. Önüne eki siz getirip onların "Eskici" olduğunu siz bileceksiniz. Bazen ise bu Cİİ deyicileri "Demirci" de olabiliyor ya o da başka. "CI" deyiciler ise daha zorlu bir grup; "bardakçı, soğancı, kağıtçı, mandalcı" sözcüklerinden birini ya da birkaçını birden demek istemiş olabiliyorlar. Siz evden istemediğiniz bir şeyleri onlara veriyorsunuz onlar da size mandal filan veriyor. Böylece güzel bir takas ekonomisi dönüyor. Bir de CÖ deyiciler var. Onların nedense tezgâhları boş olduğundan ne alıp verdiklerini anlayamadım.
Monty Pyhton & The Quest for Holy Grail filmini hatırlatıyor bu sokaklar bana. O filmde de "Ni diyen Şövalyeler" vardı. Ormanda yol kesip önüne gelene Ni diyordu bu şövalyeler. Belki de filmin yazarı (biri de efsanevi yönetmen Terry Gilliam'dır) bir ara Şişli'de yaşamış ve burada CÖ ve Cİ deyicilerden esinlenmiştir.
Yaşasın Sinema.
P.S. Bu arada bugün İstanbul Film Festivali başladı...
SEMİH ESER
6 Nisan 2018
Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com