Son Sahhaf
Son Sahhaf / Semih Eser

Denize atılan bir şişe her kitap. Asırlar, kumsalda oynayan birer çocuk. İçine gönlünü boşalttığın şişeyi belki açarlar, belki açmazlar.
Cemil Meriç (Bu Ülke)
SON SAHHAF
“Eğer ölecek olursam kitaplarım ne olacak?” der yaşlı sahhaf, “Kitaplarım ne olacak”’…
Babam, kitaba olan düşkünlüğü yüzünden mesleğini bırakıp sahhaf olmuştu. Hilmi Yavuz Hoca’mın deyişiyle o ‘Tozlu Raflar Şövalyesi’, Gündağ Ağabey’in (Kayaoğlu) taktığı isimle ise ‘Kitabın Yaman Sevdalısı’ydı.
Necib Asım ‘Kitap’ adlı eserinde kitap meraklılarını, “Mecânin-i Kütüp” (kitapkolik) ve “Muhibban-ı Kütüp” (kitapsever) olarak ikiye ayırır. Bence babam her ikisi birdendi ve yakın çevresi de kendisi gibi insanlarla doluydu. Böyle bir çevrede büyüdüğüm için, babamın artık ‘ölümlü’ olduğunun farkına varmaya başlamış dostlarından sıklıkla duyardım bu soruyu:
“Kitaplarım ne olacak?”
‘Çocuklarım, eşim ya da arkada bıraktıklarım, bağışlayacakları mı satacaklar mı yoksa olduğu gibi hatta daha da geliştirerek koruyacaklar mı kitaplarımı’ düşüncesi kaygı yaratır her kitap meraklısında. Aslında garip bir ikilem vardır burada; Bir yandan kendi kütüphanelerini zenginleştirmek için, iyi kütüphaneleri olan kitapseverlerin ölümünden sonra sahhaflara düşmüş kitaplarının peşinde koşarken, hatta içten içe “Yahu şu kütüphane sahhaflara düşse de içinden aradığım kitapları alsam” derken, diğer yandan kendi kitaplarının akıbetiyle ilgili endişelenirler.
Babam ve onun sayesinde tanıdığım birçok kitap meraklısı çoktan ıssız kalabalıkta yerini aldı. Hiçbiri, hızla yaklaşan ‘matix’leşmeye başlamış dijital dünyayı görmedi hatta büyük bir olasılıkla sezinlemedi bile. Belki de bugün ‘kitap’ dediğimiz şey, gelecekte bizim de düşleyemediğimiz bir yere doğru evrilecek.
Son Sahhaf, ‘The Last Bookshop’ yukarıda değindiğim konuya; kitabın, sahhafın ve kitapçı dükkanının geleceği üzerine dikkat çekmeye çalışan 19 dakikalık kısa ama bir kitapsever için tam anlamıyla ‘apokaliptik’ türden bir film. Sanki dünya üzerinden bir felaket geçer de tüm dükkanlar kapanır, oyundan eğitime, iletişimden alışverişe, her şeyin sanal ortamda gerçekleştirildiği yeni bir yaşam biçimi kurulur. Artık e-kitabın bile çoktan antika olduğu, bilginin tamamen farklı bir biçimde, hologramlarla aktarıldığı bir gelecek…
Her şeyin aslında sadece bir hikaye olduğunu kavramış yaşlı bir sahhaf, ‘kitapsız’ dünyada kitaplarına sarılarak ve umutla bekleyerek dükkanını açık tutar. Son müşterisi tam yirmi beş yıl iki ay altı gün önce o kapıdan içeri girmiştir. Ve o gün mucize gerçekleşir; yeni düzenin yalnızlaştırdığı, ilgisizlikten bunalmış okul çağında küçük bir çocuk, kendini evden dışarı attığında, amaçsızca sokaklarda dolaşırken, ne olduğunu ne satıldığını anlamadığı bir dükkan görür ve içeri girer. ‘Nesne’ olarak tanımasa da, ilgisini çeker raflar dolusu birbirinden renkli ve güzel kitaplar. İlk elini attığı kitap, Blanche Winder’ın ‘Long, Long Ago’ adlı, klasik ve mitolojik öykülerin çocuklar için ‘yeniden anlatıldığı’ ‘Sunshine’ serisinden çıkmış, renkli resimli, ciltli ve şömizli bir ilk baskıdır. Gizlice girdiği dükkanda kitapları karışıtırken sonunda yakalanır.
Yaşlı sahhaf, kitabın ne olduğunu, ne işe yaradığını anlatır küçük çocuğa. E. Nesbit’in ve Brontelerin kitaplarının insanı büyüleyen eşsiz kokulardan bahsederken ne kadar güzel eserler olduğunu ima ettiği de açıktır. Küçük çocuk, Kenneth Graham ve Richmal Crompton gibi yazarların, İngiliz çocuk edebiyatında klasik olmuş kitaplarını seçer ve daha nice değerli kitabı seçip evine götürür. Bunların arasında, The Beano çocuk dergisinin yıllığı da vardır.
Bu dergi, Türk okur için çok bir şey ifade etmese de yayıncılık tarihi açısından son derece ilginçtir: The Beano, DC Thomson tarafından, İskoçya’nın Dundee şehrinde, 30 Temmuz 1938’de haftalık olarak yayımlanmaya başlar. 1950’lerde tirajı iki milyona yaklaşır. Hâlâ yayımlanmaya devem eden dergi, 28 Ağustos 2019 tarihinde tam tamına dört binince sayıya ulaşır ve bildiğimiz anlamda kağıda basılarak dağıtımı yapılan, en uzun süreli çocuk dergisi olmayı başarır. Dergi her çarşamba günü çıksa da üzerinde bir sonraki cumartesinin tarihi vardır. Küçük çocuğun eve götürdüğü ise bu derginin yılda bir kez çıkanı; ‘The Beano Annual’ yani The Beano Yıllık’tır. 1939 yılından beri yayımlanmaktadır. Önceleri üzerinde tarih olmasa da 1965 yılından beri tarih de konulmaya başlanmıştır. Her yıl temmuz ya da ağustos aylarında çıkar ve üzerinde bir sonraki yılın tarihi vardır: 2019’da 2020 tarihli 81’inci sayısı çıkmıştır.
İngilizler, geleneklerine düşkün bir millet; nesiller boyu aynı yerde aynı ailenin ya da kurumun aynı işi sürdürdüğü çok sayıda işletmeye rastlarsınız her yerde. Misal, merkezi Londra’da olan ve en eski müzayede evi Sotheby’s’in kuruluş tarihi 1744’tür. Londra’ya 40 km uzaklıkta 60 bin nüfuslu küçük, tarihi bir şehir olan St. Albans, Guinness rekorlar kitabına geçmiş İngiltere’nin en eski Pub’ı olan Ye Olde Fighting Cocks’a ev sahipliği yapmaya devam etmektedir. Benim de fırsat bulup gittiğim ve bir ‘Lager’ içtiğim bu Pub, 793 yılından beri aynı yerde içki satmaktadır. Son Sahhaf filminin çekildiği, The Hall’s kitabevi de tarihsel geçmişi olan böyle bir mekandır.
Royal Tunbridge Wells, Londra’nın 50 küsur km güneydoğusunda 65 bin nüfuslu küçük bir kenttir. 18 Chapel Place adresinde önceleri Knight’s adında, kırtasiye satan ve kitap kiralayan bir dükkan vardır. Reuben Hall 1898 yılında burayı devralır ve The Hall’s adını verir. Kitabevini bugünkü ününe taşıyan Harry Pratley ise 14 yaşında çırak olarak çalışmaya başlar . 1922 yılında Bay Hall dükkanı, arkadaşı Charles Avery’ye satar. O da ölünce Avery ailesi makul bir fiyata dükkanı Harry Pratley’e devreder. Böylece usta emekli olunca ya da ölünce dükkanın çalışanına devredilmesi geleneği başlamış olur.
Bay Pratley, 1938 yılında kitabevini, bir yandaki dükkana, 20-22 Chapel Place adresine taşır. Burada uzun yıllar kendisi gibi işe çıraklıkla başlayan birçok önemli sahhaf yetiştirir. 1959-1960 yıllarında Bay Pratley dünyanın en prestijli en önemli antika kitap satıcıları derneği olan, Antiquarian Booksellers Asssociation’ın başkanlığını yapar. Zamanının çok sevilen ve sayılan bir sahhafı olmuştur artık. 1967’de emekli olur. Kendi kişisel koleksiyonu 1987 yılında Sothbey’s tarafından satılır. Aynı yıl vefat eder. Ölümünden üç yıl sonra biyografisi, ‘Harry Pratley: A Bookseller Remembers’ (Harry Pratley: Bir Sahhafın Hatırladıkları) yayımlanır.
The Hall’s, Bay Bradley’in 1967 yılında emekliliğinden sonra, 1955’ten beri yanında asistanlığını yapan Elizabeth Bateman tarafından devralınır. O da 1983 yılında ölünce bu sefer dükkanı asistanı, Sabrina Izzard alır. 2014 yılında Sabrina emekli olmaya karar verdiğinde dükkanı, Londra’nın ünlü sahhaflarından Adrian Harrington’a satar. O da benim de defalarca gittiğim, Londra Kensington’daki dükkanı kapar ve kitaplarını The Hall’s’un birinci katına taşır. Şimdi, bu iki köklü kitapçı adı Tunbridge Wells’deki tarihi mekanda The Hall’s ve Adrian Herrington olarak yaşamaya devam etmektedir.
Son Sahhaf filmi, işte böyle zengin anılarla dolu tarihi bir mekanda, Richard Dadd ve Dan Fryer tarafından çekilmiş. Her kitapsever için dükkan, kitap alma arzusunu kabartacak okuma iştahını arttıracak görsel bir şölen gibidir. Ayrıca, tarihi binasıyla, çok sayıda nadir, düzenli ve zengin kitap çeşidiyle ülkemizdeki tüm sahhafları kıskandıracak niteliktedir.
Darısı bizim sahhafların başına…
P.S. (Postscript) The Last Bookshop filmini Google’da arama yaptığınızda çıkan çok sayıda film paylaşım sitelerinde ve youtube’da bulabilirsiniz.
___________________________
[1] TDK Sahhaf sözcüğünde ‘H’ tasarrufuna gidip birini atmış. Kişisel nedenlerle, eski sözlüklerde olduğu gibi, iki ‘H’ ile yazmayı sürdüreceğimi burada beyan ederim.
[2] Türkçeye Son Kitabevi diye çevirmişler. Bence ‘Son Sahhaf’ filmin bağlamı içinde daha uygun çeviridir.
[3] Şömiz: Fransızca gömlek anlamına gelen ‘chemise’ kelimesinden dilimize geçmiş olup kitapçılıkta, kitabın cildi üzerine geçirilen, renkli kağıt kapağa denir. İngilizcesi ise ‘dust jacket’ yani toz ceketidir. Her iki lisanda da mantık benzer şekilde işlerken, kitabın cildini korumak için Fransızların gömlek, İngilizlerin ise ceket giydirmesi ilginçtir..
[4] Edith Nesbit: Kitaplarında E. Nesbit adını kullanır. İlk modern çocuk romanı yazarı kabul edilir ve çocuklara yönelik 60’tan fazla eser bırakmıştır. ‘Demiryolu Çocukları’ Türkçeye de çevrilmiş bir eseridir. Yazarlığının yanında Marksist bir grup olan Fabian Society’nin de kurucularından olup sıkı bir aktivisttir. Hayatı son derece ilginç olup, araştırıp okumaya değer.




