Mühendis Mektebi

Liseli Gençlik Yıllarım ve 27 Mayıs 1960

“Hepiniz Mühendis Mektebine Girecek Çocuklarsınız!”

Liseli Gençlik Yıllarım ve 27 Mayıs 1960

Kısacık başlangıç hikâyemin ardından, ilk gençlik yıllarıma geçmek istiyorum. Şu sıralar vaktim bol nasılsa; misafirhanede vakit geçirmenin en güzel yanı da bu. Ayrıca bugün benim doğum günüm; anılarım kendime hediyem olsun! 

Şimdi önemli olan, yazmaya nereden başlayacağım, aklıma gelenleri gerilere giderek kronolojik bir sıraya oturtmaya çalışarak yazmak en doğrusu sanki. Araya bu kadar zaman girince, yorumlar yapmaktan da çekiniyorum. Hadi bakalım...

Yaşam çizgimin belli bir yöne doğru ilerleyişi liseli yıllarımda başladı diyebilirim. İlk gençlik yıllarımda kendi normal akışında giden yaşamım, öğrenciliğimin sonlarına doğru yenilenmeye ve beni değiştirmeye başladı.

Bursa Erkek Lisesindeki öğrenciliğimin ilk yılları (1958-1961); çokça ders çalışmakla, yaz aylarında şehir kütüphanesinde arkadaşlarla okunan kitaplarla ve kütüphane sonrası heykel çevresinde atılan turlarla ve arada bir harçlığımı çıkarmak için kısa süreli işlerde (Pazarda meyve satmak, sokakta Uludağ gazozu satmak gibi) çalışarak geçti.
Bir de o günlerde yaşamak zorunda olduğumuz lise bitirme sınavlarının heyecanı var. Koskoca bir yılın tüm derslerini bir sınava sığdırmanın gerginliğini yaşamak da farklı bir duyguydu.

Liseli yıllarımın başlarında siyasal politik bir duyarlılığım yoktu. Lise ikinci sınıfın sonlarındayken İnönü- Bayar- Menderes ekseninde gelişen olaylar ve karşı duruşlara ilişkin çatışmalar dikkatimi ve biraz da olsa ilgimi çekmeye başlamıştı. Bu ilgi giderek beni taraf haline getirecekti. 27 Mayıs 1960 ihtilalini coşku ile karşılayışımı bugün bile unutamam. Sokaklarda yapılan kutlamalarda harmandalı oynayıp alkışlanmam da bir başka keyfim olmuştu.

27 Mayıs’ın hemen sonrasında yaz tatilinin başında sınavla girdiğim Devlet Su İşlerindeki (DSİ) yaz dönemi çalışmam, yaşamımda iz bırakan en önemli olaylardan biridir.
DSİ işe giriş sınavının ve 3 aylık çalışma sürecimin, yaşamımın kilometre taşlarından biri olduğunu söyleyebilirim. Sınavla ilgili başımdan geçenler ise beni bu gün bile hâlâ gülümsetir.

DSİ sürveyanlık sınavı, matematik bilgilerinden oluşuyordu. 
Haziranın ilk günleri yapılan sınavın sonuçlarını öğrenmek için epeyce yükseğe asılmış panodaki isim listelerine bakmaya çalışırken yanıma birisi gelmiş ve neye baktığımı sormuştu. Ona, sınav sonuçlarına bakmaya çalışıyorum demiştim.

İsmimi sorup panoya bakmış ve sonra beni kolumdan tutup, birçok insanın çalıştığı bir büroya götürmüştü. Oradakilere, 'Arkadaşlar size sürveyanlık sınavının birincisini getirdim; hadi alkışlayalım’ deyince o kadar şaşırmıştım ki sormayın! Sonrasında, herkesin beni alkışlayıp yanaklarımı okşamaya kalkışmasına gösterdiğim tepki görülmeye değerdi doğrusu. Hemen oradan çıkmak istemiştim. Sonra beni kolumdan tutup oraya götürenin müdür olduğunu öğrendim. Bu arada müdür beyin nutuk faslı başlamıştı bile: ‘Bu sonuç 27 Mayıs Devrimınin bir sonucudur, bundan sonra ülkenin tutacağı yol da böyle olacaktır!'

Şimdi, şöyle bir değerlendirme yaptığımda 27 Mayıs’ı diğerlerinden ayrı tutuyor; acaba işime geldiği için mi böyle diyorum. Şaka bir yana ama hayır. 27 Mayıs, sadece benim için değil, o günün koşullarında, Türkiye için de ileri bir adımdır; ‘Devrimdir’ demek isterdim ama o kadarı da abartı olur doğrusu. Bugünkü düşüncem de budur.

O yaz, çalışma dönemi süresince (TİP) Türkiye İşçi Partili inşaat mühendisi Kadir Ağabey ile olan sohbetlerimin de bende yarattığı değişimi not etmem gerekiyor. Olaylara bakışımda, politik bir duyarlılık kazanmamda bana ilk yol gösteren o oldu.

O yaz tatili boyunca, DSİ’nin (Bursa) Orhangazi’deki tarla ve bahçe sulama kanallarının inşasında kontrolörlük yapmıştım. Bugün Orhangazi’den her geçişimde, yol boyunca görünen su kanallarını yanımdakilere göstermekten pek keyif alırım (Sürveyanlık inşaat başında gözlemcilik yapmak şeklinde tanımlanabilir).
 
Bursa Erkek Lisesindeki son yılımın beni geleceğime yönlendirmenin de ötesinde adeta şartlandırmasını unutmam mümkün değildir. Kendimi o kadar şartlandırmıştım ki İTÜ dışında başka hiçbir üniversiteyi aklıma bile getirmiyordum. Tüm lise defterlerimin üstündeki etiketlerde “Mühendis Selçuk Esen” yazılıydı...

Matematik öğretmenimiz Perihan Saymanın, “Hepiniz Mühendis Mektebine girecek çocuklarsınız” sözünün, bizim için ayrı bir motivasyon kaynağı olduğunu hiç unutamam. O sadece bu sözüyle kalmaz, her çarşamba öğleden sonraları okula gelir, bize fazladan ders verirdi.

Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com