Anı Defterimin Hatırı İçin

1973 yılından bu yana, anılarımı yazdığım defterimin hikâyesi ile başlamak istiyorum. Bu defter, ‘Beni başa al' dedi; ben de öyle yaptım. Klasik söylemle defterim, ‘Bu hikâye, benimle başladı' dedi.

Anı Defterimin Hatırı İçin

1973 yılından bu yana, anılarımı yazdığım defterimin hikâyesi ile başlamak istiyorum. 

Bu defter, ‘Beni başa al' dedi; ben de öyle yaptım. Klasik söylemle defterim, ‘Bu hikâye, benimle başladı' dedi.

12 Mart 1971 Muhtırasının hemen arkasından, ailevi nedenlerden dolayı istemediğim halde, askere gitmek zorunda kaldım. Askerliğimi Hava Kuvvetleri Komutanlığında Radar Şubesinde asteğmen olarak yaptım. Bir yıl Ankara’da kaldım. O günün Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, komutanlıktaki rütbeli subaylar için yıllık özel ajanda bastırmış, dağıtıyordu. Radar Şubesinin komutanı bana, ‘Bir tane alıp getirir misin?' dedi.

Muhsin Batur’un yaverine gidip, bizim paşanın isteğini ilettim; hemen arkasından kendim için de bir tane istedim. Ajandayı verecek olan albay kafasını şaşkınlıkla kaldırıp, ‘Asteğmenlere de mi veriliyormuş?' dedi. ‘Bilmem. Ama bana da bir tane verirseniz sevinirim deyince, bana ajandaların yerini gösterip, Al oradan bir tane ama kimseye gösterme dedi.

İşte bu özel ajanda(!) o tarihten itibaren anılarımı kaleme aldığım defter oldu.

Araya askerlik yaptığım dönemde, yaver albayın yardımıyla atlattığım, önemli ve büyük bir tehlikeyi de iliştirip bir daha askerlik anılarıma dönmek istemiyorum.

15-16 Haziran 1970’de, içinde bulunduğum politik platform adına, dergi için haber toplamakla görevlendirilmiştim. Yanımda iki kişi daha görev alıyordu; bunlardan biri bana hiç güven vermese de o kargaşada sessiz kalmıştım. Bu adam, Ankara’da karşıma çok kötü bir şekilde çıkmıştı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı misafirhanesinde kaldığımı tespit edip misafirhane sorumlusu kıdemli astsubaya beni şikâyet etmiş, buradan çıkartılmamı söylemişti. Astsubay da bana durumu iletip, komutan yaveri albay ile konuşmamı ve her şeyi anlatmamı öğütledi. Ertesi gün albaya gittim. İçeri girer girmez gülümseyerek, ‘Gene ne istiyorsun?' dedi. Ben de, olayı çok detaylandırmadan takipçimin benimle ilgili isteğini söyleyip, 'Astsubay, beni size yönlendirdi' dedim.

Albay, hiçbir şey söylemeden telefonla aradığı astsubaydan kısaca bilgi aldıktan sonra, ‘O it bir daha oraya gelirse, derhal tutukla’ dedi. Bana da ‘Bir hafta izin al ve evine git’ dedi. Daha sonra da izin almamı sağlayarak İstanbul’a gönderdi. Dönüşümde tedirgin olarak misafirhaneye gittiğimde astsubayın tebessümü ile rahatlamıştım. Ondan sonra bir daha da bu konu hiç gündeme gelmedi. Birkaç gün önce ajanda istemek için gittiğimdeki sıcak diyalogun albayın bu davranışında ne kadar payı olduğunu düşünüyor olsam bile, bugün ismini hatırlamamanın ayıbını taşıdığımı söylemek isterim.

Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com