Türk kadını
Türk kadını / Erhan Oktay / Bigadiç / Bilgi Peşinde / Kadın aynı zamanda bir eştir, kadın bir annedir. Kadın doğası ve yaradılış mizacı gereği, çok naif ve koruyucu özellikler taşımaktadır. Kadınların değerli bir varlık ve maneviyat olmaları sebebiyle, sadece bir günün kadınlara ithaf edilmesi de, asla kabul edilebilir bir durum değildir.
TÜRK KADINI
Kadının, insanlık tarihi kadar eski olan kâinattaki varlığı, medeniyetlerin, uygarlıkların, teknolojilerin, kültürlerin, sosyal yaşamların ve gelişimlerin asla vazgeçilemez ve ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Kadın, dünyada olduğu gibi ülkemizde de, asla olmazsa olmazlardan ve vazgeçilemez unsurlardandır. Kadının, insan doğası ve yaşamına olan sınırsız katkıları, yaratıcılıkları ve becerileri hayata her zaman yön verici olmuştur. Bu özellikleri de, asla inkâr edilemez. Kadın aynı zamanda bir eştir, kadın bir annedir. Kadın doğası ve yaradılış mizacı gereği, çok naif ve koruyucu özellikler taşımaktadır. Kadınların değerli bir varlık ve maneviyat olmaları sebebiyle, sadece bir günün kadınlara ithaf edilmesi de, asla kabul edilebilir bir durum değildir.
Kadınlarımız ve dünya kadınları için bu anlamlı günün nereden ve nasıl çıktığını, ne için ve ne maksatla kutlandığını biliyor muyuz. Takvim yapraklarının 8 Mart 1857’yi gösterdiği bir dönemde, New York’ta tekstil işçisi kadınlar, 16 saatlik çalışma saatlerini, düşük ücret ve çok ağır olan çalışma koşulları sebebiyle grev yapmışlardır. İşte kadın haklarının, ilk çıkış noktası da budur. Yani kadın çalışanlarla, erkek çalışanlar arasındaki eşitsizlik sebebiyle, ilk kez gündeme gelmiş ve emeklerinin değer bulmasını, değer kazanmasını isteyen emekçi kadınlar böyle bir kadın hareketini başlatmışlardır.
Dünya ülkeleri tarafından, Dünya Kadınlar Günü ilk kez 19 Mart 1911’de Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de gündeme getirilmiştir. Bu maksatla düzenlenen gösterilere yüz binlerce kadın katılmış, oy verme, seçme, seçilme, meslek edinme ve mesleki eğitim görme haklarını istemişlerdir. Ancak unutulmamalıdır ki, bu medeni ülkelerin liderleri misyon, vizyon, sağ duyu, yenilikçilik ve kültür gibi niteliklere, Ulu Önderimiz kadar sahip olmadıkları için, kadınları yaşamın vaz geçilemez ve diğer eşit yarısı olarak göremedikleri için kadınlara haklarını vermemişlerdir. Dünyada kadına değer veren, haklarını veren ilk ülke olarak Türkiye, İlk Lider olarak da, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK olmuştur.
ATATÜRK’ün Kadın hakları konusundaki görüşleri ve gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, ATATÜRK tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uygulama alanına sokulmuştur. ATATÜRK Cumhuriyet’in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923’de şöyle demiştir. “ Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir.” diye nitelemek suretiyle, sosyal yaşam ve toplumun asla vazgeçilemez bir unsuru olan, Türk kadınının önemine ve değerine değinmiştir.
Yine Ulu Önderimizin Türk Kadını hakkında söylemiş olduğu başka bir veciz sözde; “ Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” Demek suretiyle Türk Kadınına vermiş olduğu değeri ve Türk Kadınının yapmış olduğu başarı dolu işleri işaret etmiştir. Tarihi gelişim süreci incelendiğinde; inkâr edilemez bir gerçek olduğu görüleceği gibi, şanlı Türk tarihinin mazisinde Türk Kadınının başarıları ve imzası yer almaktadır. Ayrıca yine başka bir veciz sözünde de; Dünyada hiç bir milletinin kadını “ Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim, ” diyemez. Demek suretiyle bu inkâr edilemez gerçeği bizzat doğrulamıştır.
Türk kadınını, diğer dünya ülkelerindeki kadınlardan ayıran en büyük ve en önemli özelliği de, üzerinde yaşamış olduğumuz Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yılları ve öncesinde istiklal ve bağımsızlık mücadelesinin içerisinde bizzat olması ve omuzunda taşımış olduğu cephane ile kurtuluş mücadelesindeki zaferin kazanılmasındaki büyük katkısı ve payı olmuştur. Türk kadını, bu mücadele azim ve kararlılığıyla ve bu figürüyle de sembol olmuştur. Türk kadınını, diğer dünya kadınlardan ayıran en önemli özellik de zaten budur.
Türk kadını eşinin, çocuğunun, torununun ve tüm aile bireylerinin arkasındaki en büyük temel desteği ve başarısının mimarıdır. Türk kadını, en zor ve en olumsuz koşulları bile, doğasında her zaman var olan sarsılmaz inanç ve azmiyle başarı ve muvaffakiyete dönüştürmüştür. Türk kadını, tarihin her döneminde bilimden sanata, eğitimden öğretime, ticaretten siyasete her alanda sosyal yaşama ve Türk kültürüne damgasını vurmuş ve manevi bir değer olarak, her alanda yerini almış ve önemini hissettirmiştir.
Dünya Kadınlar günü, 1960'lı yılların sonlarında ABD'de de anılmaya ve kutlanmaya başlanmış ve daha güçlü bir şekilde gündeme getirilmiştir. Birleşmiş Milletler, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın " Dünya Kadınlar Günü " olarak anılmasını kabul etmiştir.
Ülkemizde de, 8 Mart 1975 yılından bu yana kutlanan 8 MART Dünya Kadınlar Gününün tüm dünya kadınlarına ve tüm Türk Kadınlarına sağlık, huzur, barış, mutluluk, hoşgörü, sağduyu ve sıhhat getirmesini temenni eder, tüm kadınlarımızın dünyaca kutlanan bu anlamlı ve özel günlerini ayrı ayrı olmak üzere kutlarım.
Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com