Derslerime başladım
Gönen Güzey'in Nizip Ortaokulu'ndaki ilk dersleri başlamıştır artık: ".. Okulda iki yüz elli - üç yüz kadar öğrenci vardı. Sınıflar fazla kalabalık değildi. Fransızca’nın yanı sıra, müzik derslerine de ben girecektim. Gazi Eğitim’de okurken hepimiz, kendi bölümümüzün dışında bir bölümden de haftada birkaç saat yardımcı ders alırdık..." Sevgiler Eyüp Rıza Güzey Bilgi Peşinde

Derslerime başladım
Neyse, evime yerleştim. Derslerime başladım. Okulda iki yüz elli - üç yüz kadar öğrenci vardı. Sınıflar fazla kalabalık değildi. Fransızca’nın yanı sıra, müzik derslerine de ben girecektim. Gazi Eğitim’de okurken hepimiz, kendi bölümümüzün dışında bir bölümden de haftada birkaç saat yardımcı ders alırdık; gittiğimiz okullarda eğer o dersin asıl öğretmeni yoksa, onun yerine dersi verebilmek için. Ben Müzik Bölümü’nü seçmiştim, çünkü müziği çok seviyordum. Okullarda çok sesli korolarda çalışmıştım, mandolin çalıyordum. Benim için fransızcayla birlikte müzik öğretmenliği yapmak da büyük bir zevk olacaktı.
İlk dersim fransızcaydı. Sınıfa mandolinimle girdim. Selamlaşma faslı bittikten sonra, tahtaya adımı, soyadımı yazdım; ve “Çocuklar, bu yıl fransızca derslerini beraber yapacağız. Derslerde yorulduğumuz zaman, fransızca şarkılar söyleyerek dinleneceğiz” dedim. Öğrencilerin gözleri parladı birden. Fransızca dersinde şarkı söyleme fikri hoşlarına gitmişti.
O sırada, arkalardan bir öğrenci ayağa kalktı. Yaşça öbürlerinden büyük görünüyordu. Biraz kafa tutar gibi, biraz da sınıfı güldürmek ister gibi “Hocam, bu gâvurcaya çok zor diyler. Biz bunu nasıl örgeneceyik?” dedi. Sınıfta gülüşmeler oldu. Böyle şeylere kendimi önceden hazırlamıştım. Sakin bir şekilde ve gülümseyerek: “Onun adı gâvurca değil, fransızca. Fransızlar bu dili konuşuyorlar. Sonra, diyler değil, diyorlar olacak. Örgeneceyik değil, öğreneceğiz demek gerekir” dedim.
Gülüşmeler kesildi. Öğrencinin yüzündeki lâubali ifade kayboldu. Ben yine gülümseyerek, sınıfa “Bu dili ben öğrendiğime göre siz de öğrenebilirsiniz. Çalışırsanız, kolay gelir” dedim ve hemen dersime başladım.
Dersin ortalarına doğru, onlara verdiğim sözü tuttum. “Hadi şimdi biraz dinlenelim” deyip, mandolinle bir şarkı çaldım ve söyledim. Çocuklar “A ! Biz bu şarkıyı biliyoruz” dediler. Tabii biliyorlardı. Çünkü bu, hemen hemen hepimizin okullarda ilk öğrendiği, “Daha dün annemizin kollarında yaşarken” diye başlayan şarkıydı.
Yalnız, sözleri fransızcaydı:
Quand trois poules vont aux champs
La première marche devant/La seconde suit la première
La troisième marche derrière.
Melodiyi bildikleri için, şarkıyı öğrenmeleri kolay olacaktı. Sözlerini bir sonraki derste öğreteceğimi söyleyerek, derse devam ettim. O ilk dersten itibaren, sanki öğretmenlik hayatımla kucaklaşmıştım.
Müzik derslerine başlar başlamaz ilk işim, İstiklal Marşı’nı öğretmek oldu. 29 Ekim yaklaşıyordu. Öğrencilerimin, Cumhuriyet Bayramı töreninde marşı doğru söylemelerini istiyordum.
Aslında, marşın melodisi ilkokuldan beri öğrencilerin kulağına pekala yer etmiş durumdaydı. Ama sadece iki yanlış yüzünden, cânım marşı dayanılmaz derecede kötü söylüyorlardı.
Birincisi; herkes farklı bir sesten başladığı için, uyum sağlanamıyor, sesler bozuk çıkıyordu. Bir şarkıyı tek tek, en iyi söyleyenler bile, beraber söylerken eğer aynı sesten başlamazsa, şarkı dinlenemez hale gelebilir. Ben önce öğrencilerime ses verip, o sesten başlamalarını sağladım. Sonuç birdenbire çok farklı oldu. Öğrenciler de beğendiler söylediklerini.
İkinci yanlışı, ritimde yapıyorlardı. Kısa söylenmesi gereken sesleri uzatıyor; uzun olması gerekenleri kısa kesip, bir sonrakine geçiveriyorlardı. Bunu düzeltmek için de tahtaya, vuruşların şemasını çizdim. Şema üzerinde, her vuruşta hangi seslerin yer alacağını gösterdim. Çocuklar hemen kavradılar.
Birkaç pratik bilgi sayesinde, hiç nota, solfej bilmeyen ortaokul öğrencilerine İstiklal Marşı’nı doğru söyletmeyi başarmıştım. Tabii, sadece ‘doğru’ söylüyorlardı. ‘Güzel’ diyemem. Bence marşımızı gerçekten güzel söyleyenler, klasik batı müziği eğitimi almış olanlardır. Ben ancak bu kadarını yapabilirdim.
29 Ekim’e birkaç hafta vardı. Bütün derslerde ve okulun bayrak törenlerinde söyleye söyleye, iyice hazırlandık. Cumhuriyet Bayramı’nda tam istediğim gibi oldu. Ve Nizip’te bulunduğum süre içinde, öğrencilerime İstiklal marşını hep düzgün bir şekilde söylettim. Buna bugün bile hâlâ sevinirim.
Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com
Meslektaşlarımla

Meslektaşlarımla
Yorum yazabilmeniz için Üye olmanız gerekmektedir. Üye Girişi yapmak için tıklayınız.